Mevsimin en sıcak günü. Şehirde buharlaşmaktansa, serin denizin koynunu tercih ettiğim için kendimi kutluyorum. Kumların içine gömdüğüm ayaklarımla güneşin yeryüzüne ne kadar etkisi olduğunu ölçmeye çalışıyorum. Nemli kumlara ulaşmam mümkün değil.
Denizin üzerinde ince bir buhar tabakası var. Oradan yansıyan ışık gözlerimi kamaştırıyor. Neden kimse yok sahilde? Belki de güneşin bir oyunu bu. Yalnızlığı sevmediğimi bildiğinden, gözlerimi kamaştırıp, beni uçsuz bucaksız sahilde bir başıma koyuyor. Oysa sesleri duyuyorum. Suyla oynamayı seven çocukların neşeli çığlıkları plajda çınlıyor. Onları görmesem de, paylaşamadıkları bir kova için kavgaya tutuştuklarını biliyorum. Birinin kollukları delinmiş. Gırtlağı yırtılırcasına ağlamaya başlıyor. Derken bir kadının konuşması duyuluyor. Yatıştırmaya çalıştığı çocuğun vahşi ağlama sesi yutuyor onu. Soğuk meşrubat satan gencin etrafında toplanıyor kalabalık bir grup. Dondurmacının yolunu gözlüyorlar aslında. Güneş ışınları devrildiğinde gelecek plaja. Teninde tuzlu damlacıkların parıldadığı genç kadın kumların üzerine yatıyor sere serpe. Erotik sinyaller yayıyor çevresine. Umurunda değil kendisini izleyen hayran bakışlar. O sadece güneşi hissetmek istiyor vücudunda. Kolunun altında sörf tahtası ile denize yürüyen delikanlı sıcağın dizginlediği rüzgâra söyleniyor sıktığı dişlerinin arasından. Birkaç basket atışı için sahaya yöneliyor. Saha bomboş. Herkes denizde.
Sesler gittikçe çoğalıyor. Ama görünürde kimseler yok. Uzakta, kumun denizle kavuştuğu noktada bir karaltı seçiyorum. Sessiz karaltı beni kendine çekiyor. Ayaklarımı kumdan çıkartıp o tarafa yürüyorum. Yerde bir Arap yatıyor. Görüntü siyah beyaz bir kare oluyor. Karnındaki kurşun deliğinden sızan kan kıpkırmızı, kuma, oradan da denize karışıyor. Yanına eğiliyorum. Alnından öpüyorum.
Peyman Ünalsın Gökhan
Yazılarınızı bu kadar beğenirken nasıl gözden kaçırmışım bunları anlam veremedim bir türlü. Özür dilerim. Ben Cure’un bu parçasını da ilk defa duydum. Onların öyküsü neymiş acaba? Çözemedim. Bir araştırmam gerekecek 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Estağfurullah Özlem Hanım. Olur mu öyle şey? Ben de bazen uzunca bir süre hiçbir bloga girip okuyamıyorum ve çok seyrek yazı ekleyebiliyorum. Ama severek takip ettiğim bir bloggerın sitesinde geriye dönüp okuma yapıyorum zaman zaman. The Cure’un çıkarttığı ilk single Killing An Arab. Ama ırkçılığı tetikliyor diye piyasadan kaldırılıyor. Sonra üzerinde ırkçılığı protesto eden bir stickerla Kissing An Arab adıyla yeniden çıkıyor piyasaya. Hem Albert Camus, hem de The Cure’dan esinlenerek yazılmış bir yazıydı:)
BeğenLiked by 1 kişi
Evet size yazdıktan sonra biraz baktım şarkıyla ilgili yazılara. İzninizle Öğrenince Mutluyum blogumda da bahsetmek istiyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok mutlu olurum, tabii 😊
BeğenLiked by 1 kişi
Geri bildirim: Bir Arap Öldürmek | Öğrenince Mutluyum