Ne Okuyorum

20180201_112640Taşınma, yeni iş, yoğun tempo, ev-iş arasında sokakta geçen zaman derken öykü yazmak uzak bir hayal oldu. İçim rahat mı? Hiç değil. Her gün yapmaya baş koyduğum sporu bir gün yapmadığımda vicdanım nasıl sızlarsa, yazmadığımda da aynı sızıyı hissediyorum. Ama olmuyor. Kendimi öykü yazmaya veremiyorum. Şu an için…

Yazamıyorum, ama okumaktan vazgeçemiyorum. Hele her gün yollarda geçen üç saati düşünürsek, okumamayı kendime yediremiyorum. Ben de bari 2018 okumalarımın bir hikayesi olsun dedim. #bizimbuyukchallengeimiz 2018’e iştirak ettim.

Ve yılın ilk kitabı, #bizimbuyukchallengeimiz’in 21.maddesi *Size hediye edilmiş bir kitap…

Yekta Kopan okuma yazma atölyesinde tanıştığım ve birlikte birkaç kur ders yaptığımız, sonrasında da arkadaşlığımızı sürdürdüğümüz sevgili Ömür’ün iş yerimde ziyarete geldiğinde hediye ettiği kitap, tam da bu maddeye cevap oldu. Kitabın adı Cumartesi, yazarı Ian McEwan. Aslında bu kitap challenge’ın iki maddesine de cevap olabilir; hediye edilen ve ilk defa okuduğum yazar. Ama yıllık kitap okuma sayımı arttırmak için sadece bir maddeyi tamamlamış addediyorum kendimi. 🙂

Londra’da yaşayan sinir cerrahı Henry Perowne, 15 Şubat 2003 cumartesi sabahına çok erken bir saatte başlar. Yatak odasının penceresinden yandığını gördüğü Rus uçağının, can kaybı olmadan hava alanına inebildiğini duyar birkaç saat sonraki haberlerde. Irak’ın işgalini protesto için halkın toplanacağı 15 Şubat Cumartesi gününün alâmet-i fârikası mıdır bilinmez ama Henry Perowne için oldukça uzun ve şiddet dolu bir Cumartesi olur.

Akıcı ve rahat okunan bir dili var Ian McEwan’ın. Hatta bazı bölümlerde son derece sürükleyici buldum. Diğer romanları ile karşılaştırma yapabilme yetisine sahip değilim, ama bu romanında fazlaca tıbbi terimler kullanmış ve detaya inmiş. O sayfaları okumak yordu açıkçası.

Challenge’a bir Ian McEwan kitabı daha katabilecek miyim bakalım?