Nisan 2015’in başlarında değerli hocam Yekta Kopan bir atölye ödevi vermişti. Konu; renklerin bize hatırlattığı üzerine yazılacak bir öykü veya denemeydi. Bana “TURUNCU” renk çıkmıştı çekilişte. Aşağıda paylaştığım yazıyı, bu ödevden birkaç gün önce cennete uğurladığımız sevgili arkadaşım, özel insan Hülya için yazmıştım. Bir telefon konuşmamızda bana benim rengimin turuncu olduğunu söylemişti. Kahkahalarım, hayata bakışım, neşeli edâlarım ile rengimin turuncu olduğunu söylemişti. Aslında onun da rengi turuncuydu. Çünkü hayata âşıktı. Her ânın tadına varır, güzelliklerle sarhoş olurdu. Güneş gibi ışıldardı. Pozitif enerji depolar ve dağıtırdı. “Turuncu” rengi düşündüğümde aklıma hep Hülya’m gelir.
İşte bu yazı da bu vesile ile doğdu. Bir kabullenmeyiş, biraz empati, çokça özlem barındırıyor. Bunca zaman kendime sakladım. Bugün Hülya’mızı mavi rengine bayıldığı göklere uçurmamızın yıl dönümü. Hayatımıza kattığı renkler hep dimâmızda. Yazmayı çok severdi Hülya. Sözlere değer verir, onlardan ürettiği cümleleriyle ta yüreğimizin en derinlerine seslenen yazılar kaleme alırdı. Onun anısına paylaşıyorum. Dünyanın tüm renkleri, ışığı hep üzerinde olsun, huzurla uyu canım Hülya’m.

Üşüyorum. Toprak soğuk ve nemli.
Vücuduma serpiştirilen gülsuyu kokusu, nemli toprak kokusuna karışıyor. Bu karanlık ve kasvetli yeri çiçekler bastı sanki. Hiçbir şey görmüyorum. Sadece düşlüyorum.
Yeryüzünün derinliklerinden gelen garip bir uğultu haricinde ses yok. Bir de arada sırada, sürüngenlerin bedenlerinin toprağa sürtünmelerini ve minik haşeratların adımlarını duyuyorum. Karaya vuran dalgaların sesini, kuş cıvıltılarını şimdiden özledim.
Burası o kadar dar ki, hareketsizliğin umarsız çırpınışları içindeyim. Annemin kundakladığı bebeğim yine. Annem… O da hemen yakınımda. Elimi uzatsam, eline değebilirim. Kundak izin vermiyor.
Bir ayna koysalardı yanıma, yine korkusuzca bakabilir miydim acaba? Kendimle barışıklığım daha ne kadar devam edebilirdi ki? Güneş görmeyen bu yerde baki kalır mı güzellik?
Her zaman olumlu yaklaştım hayata. Tanrı’nın verdiği iyilikleri içimde tutmaktansa, çevremdekilerle paylaşmayı tercih ettim. Fiziki güzellikten çok, ruh güzelliğine değer verdim. Kadın bakımlıysa, çirkinlikten nasibini almaz. Ruhunun dinginliği yüzüne yansır.
Renklerin tinsel etkilerini çalıştım. Evet, bazılarını baş tacı ettim, ama şu renk şahane, bu renk felaket demedim. Burada hiç renk yok, kundağımdan başka.
Yazmak isterdim yine, ellerimi oynatabilseydim. Satır aralarında yeğenlerimin kahkahalarını arardım. Dostlarımın coşkulu çığlıklarına koşmak isterdim. Gözyaşları ile ıslanmış toprağın koynundayım.
Hayallerle hülyalara daldım hep. Hayatımı karnavala çevirdim. Şimdi bu karanlık, dar, nemli beşiği cennet bahçesine döndüreceğim. Toprak ana bana ve hayallerime ev sahipliği yapacak.

Peyman Ünalsın Gökhan
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...