Rüya

IMG_6823 (2)

Fotoğraf KorkutGökhan

Günlerdir gördüğüm tuhaf rüyalar, içinden çıkamadığım bir karabasana dönüştü.

Aniden uykudan fırlayıp, gördüğüm rüyanın ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak, çözümlemek adına rüya tabirlerinden ilham almak, sonra da yaşanmışlıklarıma dair yorumlamak isteyip de başaramamak, bulmacanın içinde kaybolmak adeta.

Belki de hâlâ bir rüyanın içindeyim. Gözlerimi açacağım. Önce nerede olduğumu idrak etmeye çalışacağım. Kalp atışlarımın gürültüsünü bastırmaya çalışırken, mahmur gözlerle odayı kolaçan edeceğim. Kocamın yanımda düzgün nefeslerle uyuduğunu görüp bir nebze rahatlayacağım. İçerki odada uyuyan oğlumun yatakta dönerken ranzadan gelen sesi tanıyıp derin bir oh çekeceğim. Evimdeyim. Herşey, sabaha karşı bir rüyadan uyandığımda olması gerektiği gibi. Anormal hiçbir şey yok. Göğsüme çöreklenen sıkıntı, kendi rutinimde kendimi bulmamla sona erecek.

Rüyanın etkisini üzerimden atmak için biraz daha tembellik yapacağım. Üstelik  bugün istediğim kadar debelenebilirim yatakta. Ailece keyifli bir cumartesi sabahı kahvaltısı hazırlarız. Yumurtayı nasıl pişirsem acaba? Üçümüz de yağda yumurtayı seviyoruz. Hem Sinop’tan aldığımız taze, leziz tereyağımız da var. Balkon güneşten cayır cayır yanıyordur. Olsun salonda ederiz biz de kahvaltımızı. Jordi Savall yaz sabahı için fazla barok kaçabilir, ama tarantellalar bize canlılık katar. Kahvelerimizi içerken de Roy Orbison dinleriz.

Arızalanan mikrodalga için servis çağırmamış olsaydık öğlene kadar havuza iner, kışa bronz ten ikmali yapardık. Biz de bunu öğleden sonraya erteleriz. Sonuçta bütün gün bizim.

Aslında Çukurcuma’ya gidip hem biraz antikacıları dolaşmak istiyorum, hem de yeni açılan kafeleri görüp, semtin entellektüel havasını solumak ve kim bilir birkaç yıl sonra büyük değişikliklere mağruz kalırsa, çıkarıp anıları tazelemek için fotoğraflamak arzusundayım.

Liseye gittiğim yıllarda, ev güzergâhıma yakın olduğundan sıklıkla ziyaret ettiğim Çukurcuma’nın o zamanki halini hatırlıyorum da, bugünkü çehresini ölümsüzleştirme arzum çok aklıma yatıyor. Seksenli yılların sonlarından bahsediyorum. Gençliğin verdiği gözü peklikle sabahın köründe Taksim’den Galatasaray’a ulaşır, Boğazkesen’den aşağı, yokuştan yuvarlanırcasına inerdim. Okula varana kadar, lokantaların havalandırma ızgaralarının üzerine uzanmış birkaç evsizden başka tehlike oluşturabilecek kimseye rastlamazdım. Izgaralardan yükselen sıcak hava ile tamamen uyuşmuş olduklarından burunlarını kaldırıp bana bakmaya tenezzül etmezlerdi. Sıcakla birlikte vücutlarından yükselen koku havada asılı kalırdı. Cadde hareket kazanana kadar yerlerinden kımıldamazlar. İşlerine, okullarına giden insanların adımları artmaya başladıkça, daha sakin sokaklara doğru hareket ederlerdi.

Okul çıkışında sokak içindeki küçük simit fırınına uğramadan eve dönmezdim. Burnumun ucundan hiç silinmedi susamlı koku.

Aynı koku değil belki ama, kahvaltıda sofraya koyacağımız simitlerimiz de var. Arasına eski kaşar koyup fırına verdik mi reddedilemeyecek bir tat olur.

Kalkıp çaydanlığı koymalıyım. Yeterince dem almazsa sası sası kokar. Bugün haftanın en güzel günü. Bayram havasında geçmeli. Defo yaratacak detay olmamalı.

Yatakta geriniyorum. Kaslarım yeterince açılınca ayaklarımı yataktan sallandırıyorum. Her zaman gözü kapalı ayağıma geçirdiğim terliklere rastlayamıyorum bu sabah. Ayaklarımla yeri tarıyorum. Hayır yok. Gece nerede çıkarıp  bıraktığımı düşünüyorum, ancak hatırlayamıyorum. Salonda bir yerlerde olmalı. Kalkıyorum. Yalın ayak, kapıyı açıp yatak odasından çıkıyorum. Kahvaltı hazırlarken sessizliğe gelemem. Müzik açmalıyım. Terlikleri aramayı ikinci sıraya öteliyorum. Radyoda severek dinlediğim kanalı açıyorum. İstiklal Marşı çalıyor. Dışardan gelen siren sesleri kulaklarımı tırmalıyor. Hızla geçen bir jet, ses duvarını aşıyor. Bomba gibi patlıyor ses evin duvarlarında. Camlar zangırdıyor. Birbirine karışan çığlıklar duyuyorum.

Rüyada mıyım hâlâ? Yoksa uyandım ve gerçek rüyam kadar ürkütücü mü? Inception’ın bir sahnesinde kayboldum belki de.

Lütfen biri beni uyandırsın! Ya da şu anda yaşadıklarımın bir rüya olduğunu söylesin.

Tüm bunlar gerçekse, sevdiklerim, kitaplarım, fotoğraflarım ve resimlerim dayanma gücü verebilir bana.

 

Peyman Ünalsın Gökhan