Aşk, uçsuz bucaksız çöllerde güneşe esir düşmektir. Okyanusun ortasında yemyeşil küçük bir adadır. Masmavi gökyüzünde, beyaz kanatlarını açmış bir martıdır. Lacivert denizlerde saatte 40 mil hızla giden bir sürat teknesidir. Şömine başında okşanmayı bekleyen kedidir. Aşk, kafasına kadar pislenmiş buna rağmen parkta şen şakrak oynayan çocuktur.
Aşk mutlu eder. Aşk kırar. Aşk üzer. Aşk tedirgin eder. Aşk kıskançtır. Aşk ulaşılmazdır. Aşk sabırsızdır. Aşk eşsizdir.
Umarsız aşıklar vardır. Sefil aşıklar vadır. Küstah aşıklar vardır. Yalancı aşıklar vardır. Aldatan aşıklar vardır. Hor gören aşıklar vardır. Gözü kara aşıklar vardır. Sahiplenen aşıklar vardır. Düşünceli, kibar, nazik aşıklar vardır.
Milanolu kırkdokuz yaşındaki mimar Antonio aşkın her halini, aşık olduğu genç fahişe Laide ile yaşar. Gözü kara aşık parmakta oynatılan bir oyuncak misali Milano’nun o sokağından bu sokağına savrulur durur.
Dino Buzzati’nin okuduğum ikinci kitabı, #bizimbuyukchallengeimiz ın 16. maddesi olmayı hak etti.
Peyman Ünalsın Gökhan