Nazar Boncuğu

IMG_7257

Güneş, sonbaharın solgun havasını kapatacak kadar parlak bugün. Evdeki kalabalıktan uzaklaşmam gerekiyordu. Meraklı gözler, sorgulayan bakışlarını evin dört bir yanında gezdirmiştir yokluğumda. Cahit Bey’in küçük kızı, cenaze evinde üzgün ziyaretçilerini bırakıp gitti, diyorlardır. İnsanlar konuşur. Özellikle de böyle günlerde. Bu insanlar bizim canımız, kanımız olmayan insanlar. Samimiyetsiz konu komşu… Perde arkalarında gizlenerek başkalarının hayatlarına sızmaya çalışan insanlar. Gıybete meyilli, yüreklerindeki fesat tohumlarıyla kendi kendilerini beslemeye çalışırken, etrafındakileri kurutan insanlar.

Babamla bu kahveye bayılırdık. Annem arkadaşlarıyla toplandığında biz de buraya gelip kestaneli lokumla ağzımızı tatlandırıp, sade kahvelerimizi içerdik. Yuvarlak ceviz masalar ve tonet sandalyelerle şehrin en eski kahvesidir burası. Akşamüzerleri günle vedalaşan güneş ışıkları, renkli vitray camlardan sızarak duvarlarda kaleydoskop desenleri örer. Salonun bir köşesindeki camlı antika dolapta çeşit çeşit kahve değirmenleri, fincanlar sergilenir. Kahve tutkunu bir ailenin, nesilden nesile çizgisini bozmadan yaşattıkları sevdaları gizlidir burada. Tüm aile dost canlısıdır. İnsan sarrafıdır. Yüzünde bir yudum mutsuzluk görseler, leziz kurabiyelerle donatılmış bir kahve masası kurarlar. Konuklarının halet-i ruhiyesini onarmak için çekiverdikleri sandalyeye kurulup güzel hikâyeler anlatırlar. Unutursun derdini, atarsın tasanı bir kenara. Hafiflemiş çıkarsın kahveden. Kafanda, sorunlarına dair ürettiğin çözümlerle huzurlusundur artık. Babam, iş seyahatlerinde, evimizden sonra en çok özlemini duyduğu yerin bu sıcak kahve olduğunu söylerdi. Bugün onunla son defa buluşmak, baba kız dertleşmek ve vedalaşmak için buradayım. Cemile hanım mutsuzluğumun farkında, ama yanıma gelmiyor bu sefer. Anlatacak hikâye bulamıyor.

Avucuma batan tırnaklarım acı vermeye başlıyor. İçindekini düşünüyorum; babamdan bana hatıra. Ben yaşadıkça benimle kalacak. En değerli mücevherden daha kıymetli… Tüm değerine rağmen onu bir kasaya kapatmak istemiyorum. Her zaman yakınımda olmalı. Onu özlediğimde, ona hasretimi gideremediğimde, onun tesellilerine ihtiyaç duyduğumda elime alabilmeli, babamın sıcaklığını duyabilmeliyim. Avucumu açarsam, içindekini kaybetmekten korkuyorum.

Sevmem aslında nazar boncuklarını. İnsanları korumayı vaat ettiği haset bakışları getirir aklıma. Nerede o göz varsa, orada fesatlık vardır diye düşünürüm. İnananlara saygı duyarım. İnançlarından vazgeçirmeye çalışmam. Ama taşımam üzerimde. Ya da taşımazdım desem daha doğru olacak sanırım. Avucumdaki bu nazar boncuğu, bugünden itibaren ben nereye gidersem, yanımda olacak. Haset gözleri hatırlatmayacak bana artık. Babamın fedakârlığını, sevgisini, gülen yüzünü, dostluğunu hatırlatacak. Sert bakışlarının altında yatan muzip, insancıl yaradılışı gibi, asla kendisinden beklenmeyecek inançları olduğunu gösterdi bize. “İnançları olmalı insanların”, derdi. “Allah’a inanıyorum”, derdim. “O çok büyük bir inanç. Daha küçük şeyler de olmalı. Sanatın insanı depresyondan, nazar boncuğunun kem gözlerden, fesleğenin sivrisineklerden korumasına inanmak gibi”, der ve kahkaha atardı. Hepsine gerçekten inanıyor mu, bana mı takılıyor anlamazdım. Meğer inanıyormuş.

Hep çok şık giyinirdi. İşe giderken, kravat takmasa da, kumaş pantolonu ve ona uyumlu ceketi olurdu üzerinde. Hafta sonları daha spor giyinirdi. Ama şıklığından taviz vermezdi. Evleneceğim adamın da onun gibi iyi giyinmesini isterdim. Oldu da. Keşke başka huyları da babama benzeseydi.

Hastaneden ayrılırken, hayatla vedalaştığı gün üzerinde olan özel eşyalarını elime tutuşturmuştu hemşire. Ne var ne yok hiç farkında değildim. Akşam karanlığı çökünce ruhuma çöreklenen kasveti dağıtmak için eşyalarını aldım önüme. Tek tek elledim, kokladım. Ceketinin cebinde buldum nazar boncuğunu. Bilmezdim nazar boncuğu taşıdığını. Meğer annemin düşük yaptığı ikinci bebeğinden sonra ailemizi nazarlardan korumak için taşımaya başlamış. Annem bu sabah söyledi. Ve gördüm ki babam inanç konusunda söylediklerinin her birine inanıyormuş.

Peyman Ünalsın Gökhan

Nazar Boncuğu” üzerine 2 yorum

    • Aysun’cuğum, babacığının ebediyete yolculuğundan hemen önce üzerinde olan ceketin cebinden çıkıp, senin gece çantanın içine ulaşan bu nazar boncuğu çok etkilemişti beni. Tamamen kendimce kurgulamama izin verdiğin ve esin kaynağı olduğun için bir kere daha teşekkür ederim 🙂

      Beğen

Yorum Yapın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s