Kapı, -kap kökünden türemiş olsa gerek. Saklamaktan, korumaktan türemiş bir kelime. Mahremiyeti koruyan… Ardında ne olduğu bilinmeyen, gizlilik uyandıran. Rahatsız edilmek istemeyenlerin çekildikleri kabuğun koruyucusu.
Kapı, yenilik demek. Önünde açılan kapılar türlü imkânlara kavuşturan araç. Ya yüze kapanan kapılar? Engeller. İstenmeyen insan.
Kapı gibi adam. İri yarı, koruyan, kollayan.
Kapım her zaman sana açık. Ne zaman istersen gelebilirsin. Aileden sayılırsın. Dertlerine ortak olmaya hazırım.

Ardına kadar açık vaatkâr bir kapı… Eskiyle yeninin harmanlandığı zengin bir dünyaya gel gel yapıyor.

Birkaç farklı mekânı birbirine kavuşturan bir kapı… belki de görevi sınıfsal ayrışmanın üzerini örtmek.

Rengârenk, cıvıl cıvıl. Arzuyu körükleyen bir dünyaya açılan kapı. Tüm Rutin Dışı kadınlarının olmak istediği yer.

Basit ama iç açıcı…

Girintili, çıkıntılı. Ama içerde bir ruh barındırıyor.

Üç buçuk asırdır direnen… Kapı gibi kapı! Üstelik insanoğluna bir de mesajı var; “Sen 4 milyar yıllık evrimsel başarının sonucusun.” Ona göre davran!

Çılgın bir sanatçının dışavurumsal kabul noktası… Ya da bir deliriumun resmi….

Söz konusu İtalya ise tekdüzenin sanatsala dönüşümü… Somuttan soyuta… Gelenekselden moderne…

Akdeniz’de Arap esintisi… Karma; tıpkı dilleri gibi. Biraz İtalyanca, biraz Arapça, araya İngilizce ve ortaya çıkan karışım. Maltaca.

Hangi adaydı emin değilim. Burgaz olması büyük olası. Adaların içinde en sevdiğimiz. İçerde ahşap bir merdiven hayâl ettim. Küçük sofadan üst katlara çıkılıyor. Kurt delikleri ile kaplı aslan pençesi ayaklı ceviz masanın üzerinde rahibe işi beyaz keten masa örtüsü. İçinde siklamen rengi begonvil dalı sarkan tombul cam vazo. Ev ahalisi sahile dondurma yemeğe inmiş çoluk çocuk.

Bazı kapılar insana kendini süper star gibi hissettiriyor. Patlayan flaşlardan bir biraya ulaşmak eziyete dönüşüyor. Ünlü olmak kolay değil!

Sıra dışı… Dikkat çekici…

Girilmesi istenmeyecek kadar özel bir dünya… İstenilmediğini söyleyemeyecek kadar nazik insanlar…

Yasadışı ama cezbedici… Ürkütücü ama huzur verici de aynı zamanda. Karanlık, rutubet ve tütün kokulu.

Yalın gibi ama değil. Son bir dokunuşla ortaya bir sanat eseri çıkmış. Tıpkı bir zamanlar içinde yaşayanlar gibi. Kendi hâlindeliğini meziyetleri ile parlatan insanlar.

Merdivenlerimize bakmayın. Bize ulaşmak zor görünebilir. Romatizmalı dizlerinize iyi gelmeyebilir. Ama kapının ardında sizi sohbetli, müzikli, keyifli bir akşam bekliyor. Kadınlı erkekli çalıp söyleyeceğiz. Çocuklar koşuşacak odadan odaya. Eskiler konuşulacak masa başında. Kâh bir kahkaha, kâh bir damla gözyaşı damlayacak. Geç vakit sarılıp ayrılacağız. Uyuyan çocuklar kucaklarda, merdivenler inilecek birer birer. Bir sonraki buluşma hangi kapının arkasında, belli değil. En kısa zamanda. Zaman, merdivenleri inişimizden daha hızlı akıyor. Son basamakta dönüp ‘Çarşamba bize bekliyoruz,’ diyor biri aniden. Rutin buluşmaların rutin dışı tayini yapılıyor. Eller sallanıyor. Kapı usulca kapanıyor.
KAPI
Geç benden, ben dururum,
ben beklerim, geç benden,
ama nereye geçersin benden ben bilemem.
Dediler ki, olgun bir meyve var
sabır perdesinin ardında,
dünya sana sabrı öğretecek,
olgun meyvenin tadını da.
Dediler ki, şu ağaçlar gibi bekledin,
şu ağaçlar gibi hayal,
şu ağaçlar gibi kederli.
Açıldım, kapandım, açıldım, kapandım, gördüm
gelenler kadar gidenleri de,
hani sabrın sonu, hani gamlı eşek,
pervasız nar nerde,
hani bahçe?
Biri gelse.. biri görse..
biri gelmişti.. açmıştı.. durmuştu..
duruyor hâlâ bende.
Kaç zamandır çınlıyor içimde bu boşluk, kim
kıydı, bahçenin şen duluydu, karşımda duran dut?
en çok onunla bakıştımdı,
bir kere olsun dilegelsindi,
çok istedimdi.
Bana kalsa susardım daha,
ama dilimdeki paslı kilit çözülür belki,
sapaya kaçmış cümlem uğuldar,
içimin kurtları kıpırdar diye
gıcırdandım takatsız.
Gördüm hepsini, gördüm hepsini, sabrın sonunu!
biri gelse, biri görse, biri görse, şimdi,
rüzgâr sallıyor beni.
Birhan KESKİN