Kayıp Geçmiş

Fotoğraf - PeymanÜnalsın

Fotoğraf – PeymanÜnalsın

Gözleri delen güneş, göğü kaplayan yağmur bulutlarıyla gölgelenmişti. Kuşlar, havadaki boğucu ağırlıktan adeta çıldırmıştı. Fırtına öncesi sessizliği kanat çırpışları dolduruyordu. Güneşe gafil avlananlar, sığınacak saçak arayışına girmişlerdi. Telaşlı adımlarla biran önce evlerine ulaşmaya çalışan insanlar, gökteki kuşlarla anafora tutulmuş balıklar gibiydiler. Koşturan kalabalığın içinde sadece o, sakin halini koruyordu. Toplumdan, mekândan soyut bir nesneydi. Kimseye görünmüyordu sanki. İki kızı birkaç yıl arayla evlendiğinde, eşinin yokluğunu daha fazla hisseder oldu. Bugün kendini sokağa attığında niyeti biraz hava almaktı. Evin yolunu bulup bulamayacağından emin olmadığı gibi, zaten bunu hiç düşünmüyordu bile. Sadece yeniden eve döneceğine inanmak istiyordu. Gördüğü her şey yeniydi onun için. Dünyaya adım atan uzaylı gibi, şaşkın, meraklı bakışlarla inceliyordu etrafı. Nadiren, tanıdık suretler beliriyordu. Anlık hatırladıkları ümit veriyordu, ama güven asla. Ne var ki, caddenin kalabalığına karıştı hatırladıkları. Karanlık, dipsiz bir boşlukta asılıydı şimdi. Zihnini zorlasa da nafile, adını bile hatırlayamıyordu. Telaşlı insan seli, korkularını pekiştirdi. Nereye sığınması gerektiğini bilmiyordu. Ne de nasıl yardım isteyeceğini. Tek bildiği bu kalabalıktan kurtulmak istediğiydi. Önüne çıkan ilk mağazaya girdi. “Hanımefendi on beş dakika sonra kapatıyoruz,” dedi güvenlik görevlisi. Fırtınaya yakalanmadan alışverişini tamamlamak isteyen müşterilerin arasından sıyrılıp soyunma kabinlerine yöneldi. Küçük bir odanın, sokaktan daha güvenli olabileceğini fısıldamıştı beyni. Perdeyi çekti. Minik pufa oturdu. Dakikalar geçtiği halde, kimse onu saklandığı yerden çıkartmaya gelmemişti. Hoparlörden yükselen ses ile mağazanın kapandığını anladı. Derin bir nefes aldı ve bekledi. Peyman Ünalsın