
Ilk gecenin anısına…
Litera Restaurant’tan, usulca şehrin semâlarına yükselen ayı izlediğimiz bir enstantane.
İtalyanlarımı büyüleyen canım İstanbul’a handiyse kuşbakışı dokunuş.
Şampiyon Napoli’nin hemşehrileri…
Kuzey İtalyanlara ak ile kara, dev ile cüce, parlakla mat kadar tezat.
Italo Calvino’nun dediği gibi;
“Güney, zamanın eridiği bir aynadır: Gölgesi uzun, hikâyeleri ağır, ama güneşi unutulmazdır.”
Napoliler zamanı kendi istedikleri gibi yaşıyor. Tura çıkılacak, restauranta gidilecek zamanı onlar adına belirlemek zor. Gün uzun. Küçük çocuklu bir aile var. Biri 5 diğeri 10 yaşında iki erkek çocuk sahibi bu aile dün gece saat 13.00’de, yemekten otele dönüşümüzde kendilerini bir grup arkadaşlarıyla Istanbul gecelerine attılar. Biz olsak çocukların uykusu bozulmasın diye hemen odaya çıkar uyurduk. Belli ki Napolili çocuklar böyle alışıyor uzun gecelere.
Geç yemek yiyince onların sindirim sistemi arıza yapmıyor. Dokuzdan önce akşam yemeğine oturmuyorlar. Ve ne çok yiyorlar. Italyan acenta yetkilisi Kuzey Italya’dan. Şimdi burada kuzeylinbirngrup olsaydı bu yemekler tabaklarda kalırdı, dedi. Napolililer silip süpürdüler, daha fazla kebap istediler, irmik helvasına bayıldılar. Biraz daha, dediler.
Memnunlar. Önemli olan da bu. Daha 2 günümüz var birlikte. Günde 4 saat ortalama uykuyla duruyorum. Onlar gidince acısını çıkartırım.
Napoli ilginç bir şehir. Daracık sokakları, insanı mahremiyetine çeken gölgeli avluları, dar sokaklara bayrak gibi asılmış efil efil salınan çamaşırları, rutubet kokan dehlizleri, güneşi, yasadışı suça meyili ile ürkütücü bir büyüsü var.
Napoli’nin Sırrı, Martin Eden, İtalyan Usulü Evlilik, Ye Dua Et Sev filmlerini bir kere daha izleyip bu gizemli şehre yolculuk yapmak istedim.
Bu yazıyı Barcelo Istanbul Otelin Champion Pub’ında akşam yemeğine gitmeden önce yazıyorum.
Bir de Napolililerin çok sevdiği Pino Daniele’den bir şarki bırakıyorum. Iyi dinlemeler.