Nermin Yıldırım’ın Gergedan Kitabevi’ndeki söyleşisinde tanıştım Fuat Sevimay ile. Söyleşinin moderatörlüğünü yapıyordu. Çok utandım daha önce bir kitabını okumadığım için. Bunu söyleşi sonrasında yaptığımız mini sohbetimizde kendisine de ilettim. “Hangi kitapla başlamalıyım Sevimay okumalarıma?” diye sorunca bana Anarşık’ı tavsiye etti. Sayfa adedinin azlığının yanı sıra akıcı, sürükleyici bir roman olduğundan bir günde bitti. İzmir’in arka sokaklarında, sanayide, çok da uslu olmayan Kürdan lâkaplı Mahmut’un ani ölümü sorgulanmaktadır. Kürdan biraz saf, biraz tehlikeli, biraz geçimsiz ama hep insanlarda vicdani duygular uyandıran bir karakter. Ölümünün arkasındaki gerçek perdesini de yine Kürdan aralıyor. Diyaloglar son derece doğal. Tanımlamalar güçlü. Mizahi yanı ağır basıyor. Okurken kendimi bir tiyatro sahnesinde hissettim diyecektim ki, 2015 yılında Kara Kutu Tiyatro Sahnesi’nde sergilendiğini okudum kitapla ilgili yaptığım araştırmalarda.
Hep Kitap
Ne Okuyorum
Çocukluk sadece meyve ağaçları arasına gerilen salıncakta sallanmak değil. Komşunun bahçesinden meyve çalmak da değil çocukluk. Çocukluk bazen bir yetişkinin bile görmeyi düşünmediği olaylara şahit olmak. Bazen bir günahın temel atıldığı çağ. Masumiyetin yitirildiği… Ölümcül hastalığını öğrenen 29 yaşındaki Adalet, masumiyetinin zaiyatında rol oynayan olayın peşine düşüyor hayatla vedalaşmadan önce. Etliye suluya dokunmadan geçirdiği günlerin diyetidir belki de…
Benim gibi “ben neden bu kadar geç Nermin Yıldırım okudum” dememek adına bir an önce okumanızı tavsiye ederim.