“Alzheimer, genel olarak da hafıza kaybı, en hızlı yayılan hastalığa dönüşüyordu. İstatitiklere göre dünyada her üç saniyede bir, bir kişide demans gelişiyor. Sadece kayıtlı vakalar elli milyonun üzerindeydi, otuz yıl içinde üçe katlanacaktı. Yaşam beklentisinin artmasıyla bu kaçınılmazdı.” Georgi Gospodinov, Zaman Sığınağı s.69

“Yaşam beklentisinin artmasıyla”… Babamın nöroloji doktorunun söylediği de tam buydu işte; avcı toplumdan gelen insan beyni sadece 30 yıl yaşayabileceğine inanıyor. Ne de olsa avcı. Avlamaya gider, avlanır gelir. Yaşamak o kadar kolay değil. Yarı çıplak, elinde kendi yonttuğu, kayrak taşlarını sivrilterek oluşturduğu keskin uçlu mızrağı ile yalın ayak dağ, taş, dolaşıp mağarasına yiyecek götürmeye çalışan Adem oğlunun beyni her an bir yabani hayvanın dişleri arasında telef olacağını bile bekleye yaşamış. Şansı yaver giden, Tarkan kadar güçlü avcıların beyni, bir hayvana yem olmasa da ağır yaşam koşullarına ancak 30 yıl direnen insan bedeni içinde ölümle buluşmuş.
81 yaşını geçtiğimiz Mayıs ayında dolduran babam hidrosefaliye bağlı olarak pandemi ertesi şant ameliyatı oldu. Yürüyüş bozukluğu bir nebze düzelse de zaman içinde unutkanlıkları, kafa karışıklıkları arttı. Şubat ayında kardeşimle bana daha yakın olsunlar diye onları da bizim yakaya taşıdık. Taşınma öncesi zaten bazı tetkikler için hastaneye yatacaktı, onu taşınma sonrasına erteledik. Her şey normal görünüyordu. Üstelik kar da başlamıştı. İstanbul’da artık ’70lerin-’80lerin karları yağmıyor ama belli olmaz daha ancak kaldırımları kaplarken bir cuma günü doktorların da rızası ile hastaneden taburcu olacaktı ki kardeşim babamın zihninin aniden bulandığını, kendini hastanede değil, henüz çok gençken çalışmaya başladığı, tüm gençliğini, orta yaşını hatta daha ileri yaşlarını gürültüsü içinde geçirdiği matbaada sanıyordu. Kimse işini düzgün yapmıyordu, baskılar bozuk çıkmıştı üstüne üstlük boyaları da rezil etmişlerdi. Hepimiz şok! Babamı bir gece daha tuttular. Yeniden MR ve tetkikler. Görünen bariz bir değişiklik yok. Muhtemelen içerde, beynin dehlizlerinde birkaç sigorta daha atmıştı. Babam yirmi katlı demans kulesinin sekizinci katına çıkmıştı. İçimden biraz hız kesmesini diledim.
“Hafıza geri çekildiğinde ne olur? Önce tek tek kelimeleri, sonra yüzleri, odaları unutursun, kendi evindeki tuvaleti aramaya başlarsın. Bu hayattaki öğrendiklerini unutursun, fazla değildir bunlar ve yakında tükenecektir. Sonra, senden öne birikenlerin, bedenin doğası gereği, farkında olmadan bildiklerinin unutulması gelir. Ve asıl bunun ölümcül olduğu anlaşılır.
Sonunda zihin nasıl konuşacağını, ağız nasıl çiğneyeceğini, boğaz nasıl yutacağını unutur.
Biri, kendi bedenindeki odaların elektriğini kapatıyor.” Georgi Gospodinov, Zaman Sığınağı s.101
Babamın da odalarının elektriği birer birer kapanıyor. Kelimeleri unutuyor. Tam bir şey anlatmaya başlıyor, bir anda konu başka bir yöne dönüyor. O anda sohbetimizin konusundan başka kutupta, kendisinin bile plânlamadığı sözcükler ağzından uçuşup cümlelere dönüşüyor. Çok şükür henüz hepimizi tanıyor. Zaman zaman kafası o kadar karışık oluyor ki annemi hâlâ taşındıkları evlerinde sanıyor. ‘Peki bu kadın kim?’ diye sorduğumuzda duruyor, bakıyor, düşünüyor, yanlış cevap vermekten ürken çocuk gibi ‘anneniz,’ diye yanıtlıyor.
Geçtiğimiz ay annemin tüm itirazlarına rağmen bir yardımcımız oldu. Çünkü babamın zihni yüzlerden önce pelvik kaslarının olduğunu unuttu. Annem kabul etmese de bir anda birkaç yaş birden çöktü. Yardımcımızın işe başlamasıyla annem sanki sıcaktan bunalmış ama suya kavuşan bitkiler gibi dirildi, yaprakları ışıldadı.

Şimdi bir de kasık fıtığı peyda oldu. Oldukça büyümüş, ince bağırsağa baskı yapıyormuş. Ameliyat olması lâzım. Bu sabah anestezist ile görüşme yaptık. Maalesef epidural ameliyat olmuyor. Anestezi mecburi. Nöroloji doktoru “Anestezi Alzheimer’ı kötüleştirir bir efsanedir. Bir tek açık kalp ameliyatları bunu becerir. İnsanlar sırf bu efsane yüzünden düzelebilecekleri ameliyatlardan vazgeçiyor,” dedi. Anestezi doktoru demansı artırabilir dedi. Belki anestezi demansı değil, alıştığı ortamdan çıkan, hastaneyi kabullenemeyen folik asiti düşük 65 yaş üstü hastada deliryumu başlatıyordur.
Yarın ailece babamlarda buluşacağız. Yardımcımız mantı partisi verecek. Salı sabahı da erkenden ameliyata girecek. Ameliyat sonrasında bizi neyin beklediğini bilmiyorum. Babam ayılıp kendine geldiğinde bizi tanıyacak mı? Yoksa o ameliyattayken birisi birkaç odasının daha elektriğini kesmiş mi olacak?