İPEKTEN ÖRER ZIRHINI – Dilek Türker

Yekta Kopan Okuma Yazma Atölyesi’nin hayatıma kazandırdığı güzel insanlardan biri de canım Dilek’tir.

Atölye zamanlarında da Dilek, Yekta Bey’in verdiği öykü ödevini okurken, ilerde kendisinden çok güzel öyküler okuyacağımız alt mesajını alırdık. Nitekim Dilek’in ikinci öykü kitabı da geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan çıktı.

Kitabın adı bile son derece naif öyküler okuyacağımızın habercisi. Güçlü, direnen, sorunlarını aşmaya çalışırken bunu zarafetle yapan, ipekböceğinin etrafına ördüğü ipekten koza misali çevrelerine ördükleri zırhla hayatlarına devam eden karakterleri işaret ediyor. Fedakâr, üretken, zaman zaman ezilen ama yüreği umutla dolu, sabırlı, sahip olduklarından ya da yaşadıklarından yüksünmeyen, sarıp sarmalayan karakterler. İşte yolun sonu dediğimiz anda, bin bir umut barındıran taze çatlakları gösteren öyküler.

Akıcı, okuru hikâyenin geçtiği mekânda, o anda ağırlayan, beş duyu organını harekete geçiren yapısı var öykülerin.

Bana hep, yine çok sevdiğim Melisa Kesmez’in öykülerinin tadını hatırlatıyor.

Yolu açık olsun!

KIRIK AYNA – Merce Rodoreda

Parmaklarına yapışan balık pullarını söküp atmaya çalışırken kendi kendine söz vermişti Teresa; gençliğini, güzelliğini, üzerinden atamadığı bu koku içinde geçirmek, balık bağırsakları ile çürütmek istemiyordu. Zengin bir koca bulacak ve balıkçı tezgahından kurtulacaktı.

Sahip olamadıklarına kavuşma azmini, hırsını taşıyan insanlar mutlak başarıya ulaşabilirler. Ama içlerinde bir yerlerde, kalbinin derinliklerinde, aklının kuşatılamaz dehlizlerinde kişiliklerinin değişmediğini, pusuda yatan asıl benliğinin fırsat yakaladıkça kafasını mağaranın ucundan çıkarttığını görebiliriz. Tıpkı Teresa’nın yaşlı ama zengin kocasından sakladığı geçmişinin üç kuşak boyunca kendisini takip etmesi ve etrafında dönen bir uğursuzluk halkasının kızına, torunlarına kadar genişleyip tüm aileyi kuşatmasını bir EKG’nin ritmik devinimleriyle okuyorsunuz.

Rodoreda’nın altı senede yazdığı bu romanda kimi zaman kalabalık kadrolu bu hikâyenin karakterlerinin isimleri arasında debelendim kimi zaman olay örgüsü içinde boğuldum, bazen aşkın, aldatılmanın ateşini, alınganlığını, kırılganlığını yaşadım. Rodoreda, üç bölüm halinde yazdığı bu romanın üslûbunu oturtabilmek için hiç aceleye getirmemiş. Hatta araya Güvercinler Gittiğinde isimli o nefis romanını sığdırmış.

Bu büyük ailenin yaşadığı evi saran sarmaşık gibi sarmıştı mutsuzluk hayatlarını. Ailedeki kayıplar insanları rüzgârına katıp sürükleyiveriyor. Önüne geçilemeyen bir akışta yitip gidiyorsun. Bir an durup kendini dinlediğinde fark ediyorsun ki ruhun, kırık bir aynanın parçaları üzerinde darmadağın yansıyor.